news

Fontainebleau Şatosu

Fransız monarşisinin mimari simgesi

İki imparatorun ve 34 kralın evi olarak hizmet veren Fontainebleau, Fransa’da sekiz yüzyıl boyunca her bir hükümdarın yaşadığı tek şato olma özelliğine sahip. Avrupa’daki en döşeli şato olmasının yanında, 1500 odası ile Fransa’nın en büyük saraylarından biri. Yüzyıllar boyunca hükümdarların resmi ve gizli saltanat hayatlarına tanıklık eden şato, Fransız kraliyetinin yaşam tarzını en iyi yansıtan yer. Burası 1. François tarafından ısmarlanmış Rönesans eserlerine, 4. Henry’nin büyük projelerine, Marie Antoinette’nin şık dekorasyonuna, 1. Napolyon’un dairesine hele de 3. Napolyon ve Eugenie’nin mimari yaklaşımının görkemine ev sahipliği yapıyor.

Fontainebleau Şatosu’ndaki ilk kraliyet izlerine 12. yüzyılda rastlanıyor. Kraliyet için ev sahipliği görevine ilk başta av köşkü olarak 1137’de başlayan malikane, daha sonra 1538 yılında Rönesans stili bir şato haline geldi. Ardından ise her yeni kral tarafından daha da genişletildi.

Napolyon’un Fontainebleau Şatosu’nu tarif ederken kullandığı “yüzyılların emeği, kralların evi” deyimi meşhurdur. Zira kendisi de ilk tahttan çekilmesini burada, 1814’te gerçekleştirerek ordusundan şatonun bahçesinde ayrıldı.

Bu müstesna şatonun içi de olağanüstü. Her bir kral yıllar boyu dekorda, döşemede, tablolarda, goblenlerde ve çeşitli göz kamaştırıcı objelerde kendi izini bıraktığından, sonsuza kadar giden ve her biri diğerinden daha şatafatlı galeri, koridor ve odalarda gezdiğiniz hissiyatını veriyor. Öyle ki Mona Lisa bile burada, kraliyet koleksiyonunun diğer parçaları ile bir zamanlar yer almıştı.

Saray, 16. yüzyıl Avrupası’nda önemli sanat merkezlerinden biriydi. Fransa’ya mahsus Rönesans Odaları, 1. François ve 2. Henry dönemlerinde, İtalyan sanatkârlar Rosso ve Primaticco tarafından yapılmış büyüleyici fresk ve stükko dekorunu koruyor.

İkinci Dünya Savaşı’nda ise şato, Almanlar tarafından 16 Temmuz 1940 yılında işgal edilmiş ve 10 Kasım’a kadar işgal altında kalmış. Yine 15 Mayıs’tan 1941 yılının Ekim ayına kadar Alman kontrolünde idi. Savaşın ardından şatonun bir kısmı, 1966 yılına kadar NATO bünyesinde Müttefik Kuvvetler Orta Avrupa karargâhı olarak kullanıldı.

Şatonun genel restorasyonu, Başkan Charles DeGulle ve kültür bakanı olan Andre Malraux’un direktifiyle 1964 ila 1968 yılları arasında gerçekleştirildi. 1981 yılında ise UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak sınıflandırıldı.

Daha yakın tarihe gelecek olursak, 1 Mart 2015’te şatonun Çin Müzesi, profesyonel hırsızlar tarafından soyuldu. Sabah altı civarı içeri giren hırsızlar, alarmlara ve kameralara rağmen koleksiyondaki en değerli 15 objeyi yedi dakikada çaldılar. Çalınan objeler arasında Siyam hükümeti tarafından 3. Napolyon’a verilen Siyam tacının replikası, bir Tibet mandalası ve 18. yüzyıl Quianlong hükümdarları döneminden bir emaye kimera bulunuyor.

10.05.2018 00:00:00

İçeriği Paylaş

Yorum Yazın

Yorumlar